London: Gomidas Institute, 2011,
71 sayfa + renkli 2 harita,
ISBN 978-1-903656-59-4
Fiyat: UK£6.00 / US$10.00 / TL12.00 (posta dahil)
Daha fazla bilgi için kitap@gomidas.org
Ucretsiz download
Kitap: Talat Paşa’nın Ermeni Soykırımı Raporu
Harita 1: Osmanlı İmparatorluğu’ndaki Ermenilerin İmhası
Harita 2: Osmanlı İmparatorluğu’nda Hayatta Kalan Ermeni Sürgünleri, 1917
“Talat Paşa’nın raporu resmi tezi çürütüyor” – Agos (29.09.2011)
Murat Bardakçının 2008’de Talat Paşa’nın Evrak-ı Metrukesi adıyla yayımladığı ve 1915’e ilişkin istatistiksel verilere yer veren notlardan yola çıkarak Talat Paşa’nın Ermeni Soykırımı Raporu’nu kaleme alan tarihçi Ara Sarafian bu belgenin, soykırıma dair ortaya çıkan en önemli kanıt olduğunu söylüyor. Sarafian’a göre, Talat Paşa’nın raporu, 1915 konusunda resmi Türk tezini değişmeye zorluyor.
“Talat Paşa’nın Ermeni Soykırımı Raporu”
Ara SARAFIAN – Sunuş
Öncelikle bu buluşmayı mümkün kıldıkları için İnsan Hakları Derneği İstanbul Şubesi’ne ve Anadolu Kültür’e teşekkür etmek istiyorum.
Buraya alçakgönüllü bir çalışmamın Türkçe baskısını sunmak için geldim. Çalışmam önemli bir belge üzerine odaklanıyor. Söz konusu belge, 1915-1917 yılları arasında Osmanlı Dahiliye Nazırı Talat Paşa’nın özel evrakları arasında bulunan Ermeni Soykırımı üzerine resmi bir Osmanlı raporu. Ben bu belgeyi, Osmanlı İmparatorluğu’nda Ermenilerin imhasına ilişkin en önemli belge olarak tanımlıyorum.
Belgeyi Murat Bardakçı, tıpkı basım olarak 2008 yılında yayımlamıştı. Bardakçı’nın yayımladığı kitap sayesinde, Türkiye’deki arşivlerde araştırmaya açık olan diğer Osmanlı kayıtlarından da yararlanarak bu özgün Osmanlı raporunu analiz etme imkanını buldum.
Bardakçı’nın 2008’de yayımladığı Talat Paşa’nın orijinal raporunun eleştirel bir tartışmaya yol açmadığını düşünüyorum. Bardakçı’nın Talat Paşa’nın orijinal raporunu yayımlamasını takdire şayan buluyor, bu konuda onun yaptığı yorumun yanlışlığını ise, Ermeni Soykırımı tezini dikkate alma konusundaki isteksizliğine bağlıyorum. Kitaba ilişkin bir takım dürüst değerlendirmelerin yanında bazı çarpıtılmış görüşler de ileri sürüldü. Birinci gruba Murat Belge ve Oral Çalışlar gibi aydınlar, ikinci gruba ise resmi Türk tarihçileri, en başta da Yusuf Halaçoğlu giriyor. Halaçoğlu’na ilişkin sözlerimi konuşmamın sonuna doğru söyleyeceğim.
Talat Paşa’nın evrakı üzerine argümanlarımı ana hatlarıyla aktarmaya çalışayım:
Her ne kadar raporda başlık ya da tarih, ya da bir giriş yazısı bulunmuyorsa da, verdiği bilgiler konusunda şunları söyleyebiliriz:
1. Rapor Talat Paşa’nın özel evrakı arasında bulunmuştur. Evrak ile Talat Paşa arasındaki bağlantı somuttur.
2. Şubat 1917’de Talat, 23 vilayette bulunan Ermenilerle ilgili özel bir nüfus çalışması için talimat vermiş. Talimatlarında, hazırlayacağı raporda yer alacak işlenmemiş ham verileri elde etmesine olanak tanıyan bazı spesifik bilgiler talep etmiş. Bunlar, söz konusu vilayette bulunan “yerli” ve “yabancı” Ermenilerin sayısı ve bunların nereden geldiklerine ilişkin verilerdi.
Talat’ın raporu, bu araştırmadan elde edilen ham/işlenmemiş istatistiklere dayanıyor. Talat’ın bilgi talebine verilen çok sayıda yanıtı İstanbul’daki Başbakanlık Osmanlı Arşivleri’nde bulmak mümkün. Bunlar arasında, Kastamonu, Ankara, Bolu, Eskişehir, Suriye ve Beyrut’tan gelen yanıtları sayabiliriz. Kuşkusuz bu yanıtlar üzerinde çalışılmış ve güncellenmiştir; ancak yanıtlarda verilen bilgilerle Talat’ın raporundaki rakamların birbirini tuttuğunu görüyoruz.
1917 araştırmasına verilen yanıtların bazıları Türkiye’deki arşivlerde bulunmuyorsa da (örneğin Sivas, Kayseri, İzmit) Talat’ın raporunun doğruluğu tehcire ait diğer verilerle sınayabiliyor ve Talat’ın rakamlarını doğrulayabiliyoruz.
3. Talat’ın raporunun analitik ağırlık merkezini, bir sayfalık istatiksel giriş bölümü oluşturuyor. Bu sayfa yalnızca Şubat 1917’den sonra toplanmış ham verilerin bir özetini oluşturmakla kalmıyor, aynı zamanda bir takım ilave bilgiler de içeriyor. Örneğin çeşitli vilayetlerde 1914’te mevcut Ermeni nüfusunun yanı sıra, 1917’de yerlisi oldukları vilayetler dışındaki vilayetlerde (araştırmanın yapıldığı diğer vilayetlerde) bulunan toplam Ermenilerin özet sayıları da burada yer almakta. Bu bilgilerin ham verilerden yola çıkılarak hesaplanmış ve raporun istatistiksel girişinde yer almak üzere özetlenmiş olması gerek. Talat yalnızca toplam rakamları vermiş. Bunların ayrıntılı hesaplaması benim çalışmamda yer alıyor.
Ben bu tek sayfalık istatistik girişin, Talat Paşa’ya 1914 ile 1917 arasında her bir vilayetten yok olan Ermenilerin ve İmparatorluk’ta bulunan diğer kategorilerdeki Ermenilerin sayısına ilişkin tahminlerde bulunma olanağı verecek şekilde derlendiğini ve sunulduğunu düşünüyorum. Büyük bir olasılıkla Talat, kayıp olan Ermenilerin büyük bir bölümünün öldürülmüş olduğunu biliyordu.
4. Talat bu giriş sayfasında mevcut verileri açıklayıcı ek bilgiler de vermeye özen göstermiş. Burada 1914 istatistiklerinin yalnızca İmparatorluğun Ermeni milletine dahil Ermenilerin sayısını verdiğini, bu sayıya Ermeni Katolik cemaatinin dahil olmadığını belirtmiş (Protestan Ermenilerden hiç bahsedilmemiş). Burada, 1914 ve 1917’deki Ermeni nüfusuna ilişkin sayının, eksik sayımları da hesaba katmak için %30 oranında artırmak gerektiği yönünde bir not da yer alıyor. İlaveten 1914’te yerlisi olduğu vilayetin dışındaki yerlerde yaşayan 68 bin 433 Ermeninin bulunduğu da kaydedilmiş. Bu açıklamalar rapora verilen önemi gösteriyor.
Peki, Şubat 1917 araştırması hangi bölgeleri kapsıyordu?
1917 nüfus araştırması Osmanlı İmparatorluğu’nun 23 vilayetinde yürütüldü; ancak belli başlı doğu vilayetleri kapsam dışında tutulmuştu. Bunun nedeni yalnızca Trabzon, Erzurun ve Van’ın bir kısmının Rus işgali altında olmasından kaynaklanmıyordu. Rus işgali altında olmayan Mamuret-ul Aziz ve Diyarbakır (ilginçtir ki Canik) de kapsam dışında tutulmuştu.
Talat’ın söz konusu nüfus araştırmasının bu doğu vilayetlerinde yapılması talimatını vermemesinin nedeni, büyük bir olasılıkla, bu vilayetlerdeki bütün Ermenilerin 1915-16’da tehcir edildiğinin varsayılmış olmasıydı. Örneğin Mamuret-ul Aziz valisi Sabit Bey bu vilayetten 51 bin Ermeninin tehcir edildiğini ve 1915’te vilayetin çeşitli yerlerinde saklanmakta olan sadece 4 bin Ermeninin kaldığı bilgisini vermişti. Sabit Bey’e göre bunların çoğu çeşitli tehcir kafilelerinden kaçmayı başarmış olan kadın ve çocuklardı (1). Muhtemelen bu kişilerin hayatta kalmadığı ya da Müslüman nüfus içinde eridikleri düşünülüyordu. Benzer bir şekilde Diyarbekir valisi Reşit Bey de vilayetinde hiç Ermeni kalmadığını rapor etmişti (2). Vali Tahsin bey de Trabzon’da neredeyse hiç Ermeni kalmadığını yazıyordu (3).
Bu Ermenilerin kağıt üzerindeki yeniden iskan bölgeleri Musul, Der Zor ya da Suriye’ydi; oysa bu sürgünlerin büyük bir bölümü söz konusu yerlerdeki kayıtlarda görünmüyor. Talat’ın raporunda söz konusu doğu vilayetlerinde Ermeni sayısı “sıfır” görünüyor ve bu vilayetlerin yerli Ermenilerinden geriye kalanlar, nüfus araştırması yapılan vilayetlerde kaydı yapılan Ermeniler olarak görünüyor.
Ermeni kayıplarının boyutları neydi?
Raporda tehcir öncesi Osmanlı Ermeni nüfusunun, sayımlardaki eksiklikler de hesaba katıldığında, yaklaşık 1.5 milyon olduğu, 1915’de tehcir edilenlerin sayısının 1 milyon 200 bin olduğu, tehcirin ardından hayatta kalan ve varlığı kayda geçen Ermeni sayısının ise 350 – 400 bin kadar olduğu belirtiliyor.
Elazığ ve Sivas gibi doğu vilayetlerinde Ermeni kayıpları, savaş öncesi nüfusun %90’ına ulaşıyordu. İzmit, Bursa ve Eskişehir Ermenilerinin %75’i yok edildi. Hayatta kalanların büyük bir çoğunluğu ise kendi memleketlerinde sığınmacı durumuna düştüler, bir zamanların gelişkin toplumunun kalıntıları olarak insanlık dışı koşullarda bir iç sürgün yaşamına mahkum edildiler. Can kayıpları ve çekilen acılar savaşın ya da bir doğal afetin sonucu değil, bu insanların kendi devletinin planlı harekatının bir sonucuydu.
Buradan şöyle bir noktaya gelmek istiyorum:
2001’de Türk Tarih Kurumu’nun başkanı ve Başbakanlık Osmanlı Arşivleri’nin eski Genel Müdürü Yusuf Halaçoğlu 1915’te Osmanlı Ermenilerinin başına geleni bir nüfus sevkiyatı – tehcir – şeklinde tanımlayarak Türk tezini destekleme girişiminde bulunmuştu. “Ermeni Tehciri ve Gerçekler (1914-1918)” başlıklı çalışmasında 1915’te tehcir edilen Ermenilerin sayısını 455 bin 758, başarılı bir şekilde yeniden iskan edilenlerin sayısını da 382 bin 148 olarak vermişti. Bu iddiasını da İstanbul’daki Başbakanlık Osmanlı Arşivleri’nde bulunan Osmanlı kayıtlarına dayandırmıştı.
Halaçoğlu’nun hesaplarına en üstün körü bir bakış bile bunların önemli yanlışlar içerdiğini görebilir. En önemlisi, Halaçoğlu Edirne, Hüdavendigar (Bursa), Karesi (Balıkesir), Kastamonu, Canik, Urfa ve Bitlis’ten tehcir edilen Ermenilerden hiç bahsetmez. Oysa Türkiye’deki Osmanlı arşivlerinde bu yerlerin hepsinden yapılan Ermeni tehcirini kanıtlayan kayıtlar vardır. Bunun yanı sıra Halaçoğlu doğu vilayetlerinden tehcir edilen Ermenilerin sayılarını da çok düşük gösterir. Örneğin Trabzon’dan 3 bin 400 Ermeninin tehcir edildiğini yazar, oysa Osmanlı kayıtları Trabzon’dan tehcir edilen Ermeni sayısını yaklaşık 28 bin olarak verir. Benzer bir şekilde Halaçoğlu Erzurum’dan tehcir edilen Ermenilerin 5 bin 500 kişi olduğunu yazar, oysa gerçek rakam 100 binden fazladır.
Halaçoğlu’nun bu yazdıkları 2001’de kalsaydı, o kadar da önemsenmeyebilirdi. Ancak Halaçoğlu kitabını 2002’de başka bir başlıkla yeniden yayımladı ve İngilizce’ye çevirterek 2008 yılında Türk Tarih Kurumu yayımlarından “The Story of 1915: What Happened to the Ottoman Armenians” ( 1915’in Öyküsü: Osmanlı Ermenilerine Ne oldu?) başlığıyla çıkardı. Kitabın bu son baskısında Murat Bardakçı’nın Nisan 2006’da Hürriyet gazetesinde tefrika halinde yayınladığı Talat Paşa’nın raporunu ele aldı.
Burada, kendi tutumunu gözden geçirmek yerine Türk Tarih Kurumu Başkanı Halaçoğlu, hiçbir önem taşımadığı gerekçesiyle Talat’ın raporunu bir kenara koydu ve bu kez tezine ATASE (Askeri Tarih ve Stratejik Etüt Başkanlığı) tarafından yayınlanan Türk askeri arşivlerinden aldığı yeni bir dizi istatistiksel veriyi dahil etti. Oysa bu yeni veriler Halaçoğlu’nun pozisyonunu daha da zayıflatır nitelikteydi. Yeni belgenin eksik olduğunu belirtmeksizin Halaçoğlu onu kendi metnine, üstelik bilimsel açıdan yetersiz bir yorumla ekledi. Kendi kitabında yazan bilgilerle bunların çeliştiği gerçeğini düpedüz geçiştirdi. Örneğin ATASA kayıtlarında Canik’ten 26 bin 374 Ermeninin tehcir edildiği belirtilirken Halaçoğlu’na göre bu sayı “sıfır”dır! ATASE’ye göre Erzurum’dan 120 bin Ermeni sürülmüşken, Halaçoğlu bu sayıyı 5 bin 500 olarak vermekte. Bitlis’ten 20 bin Ermeni tehcir edilmesine karşılık (buna ilaveden 100 bini öldürülmüş ya da kaçmıştır) Halaçoğlu’na göre bu sayı 3 bin 400’dür. Trabzon’dan tehcir edilen 28 bin Ermeninin sayısını Halaçoğlu 3 bin 400 olarak verir.
2008’de Yusuf Halaçoğlu Türk Tarih Kurumu’nun başkanlığı görevinden alındığında kendisine, buna Ermeni soykırımı tezi konusundaki pozisyonunun neden olup olmadığı sorulmuş, o da tezini “resmi belgelerle” kanıtlayabileceği iddiasını tekrarlamıştı (4).
Bugün Türkiye’deki arşivlerde bulunan Osmanlı kayıtlarının bize anlattıkları ile Ermeni soykırımını inkar eden resmi Türk tezi arasında artık ortaya çıkmaya başlayan uyumsuzluğun Halaçoğlu’nu entelektüel bir çıkmaza sokması kaçınılmaz. Talat Paşa’nın raporu, tıpkı onu destekleyen Osmanlı arşivlerindeki diğer belgeler gibi 1915 Ermeni Soykırımı konusunda resmi Türk pozisyonunu değişmeye zorluyor.
NOTLAR:
1- 18 Eylül 1915, EUM.DH.Şfr.( Emniyyet-i Umûmiyye Müdîriyyeti, Dâhiliye Şifre) 68/70.
2- 18 Eylül 1915, DH.EUM, 2 Şfr, 68/70
3- DH. Şfr. 481/35
4- “Birinci takes over TTK presidency from Halaçoğlu”, Today’s Zaman, 5 Aug. 2008.
“Talat Paşa’nın Ermeni Soykırımı Raporu”
Kitap Tanıtım Toplantısı
25 Eylül 2011